Şubat

Nedendir bilmem ama ben şubat ayını çok seviyorum. Sene boyunca hep şubat ayı gelsin diye beklerim. Belki şubat ayında doğduğumdan da kaynaklanabilir bu sevgim beklide başka sebeplerden de olabilir.2007 deki şubat ayını aklıma geliyor hiçte istediğim gibi geçmemişti ama,sınava hazırlandığım zamanlardı ve o günlerde Malatya ve Elazığ’da hep artçı depremler oluyordu kimse umursamıyordu bile ama ben hep kafama takardım. Böyle gece olunca odamda yalnız soru çözerken sanki çatıda birşey koşuyor gibi olurdu ve hemen dışarı kaçardım. Ertesi gün bakardım hafif bir zelzeleymiş her gece öyle ne zaman olacak diye beklerdim. O yılın şubat ayı hiç istediğim gibi geçmiyordu,hep derdim bu şubat hayal kırıklığına uğradım diye. Gecen senede fazla iyi geçmedi şubat ayı fazla kötüde sayılmazdı. Ve bu yılın şubat ayı hem çok güzel geçti hem de çok kötü…


Bir şubat sabahı iki ayrı cep telefonun alarm sesiyle uyanıyorum ve elimde sadece bir ajanda okula her gün olduğu gibi kahvaltı yapmadan gidiyorum. Hava soğuk ve birazda yağmurlu üşüyorum biraz ,her sabah olduğu gibi dolu adım atacak yerin bile olmadığı havasız bir otobüse biniyorum.yolcularla şoförün laf atışmalarını gülerek izliyorum.yolculara bakıyorum insanları seyrediyorum.yer verilmesini bekleyen yaşlılar,yer vermemek için yalandan uyku numarası yapan liseli öğrenciler,kulaklıkla çok yüksek sesle müzik dinleyen üniversiteliler,çalışmak mecburiyetinde olan anneler babalar ve insanlar..Camdan dışarı bakıyorum yağmuru seyrediyorum.bir an aklıma bir şey takılıyor bu otobüslerin camları neden bu kadar büyük yoksa camlarının bu kadar büyük olmasının sebebi bazı insanların otobüse binmek zorunda kalan aciz insanları seyretmesi mi diye..Otobüsten iniyorum yolun karşısına yaşlı bir kadınla geçiyorum yavaş yürüdüğü için bayan sürücü yaşlı kadına korna çalıyor.yaşlı kadın illa geçecek misin beklesen ölür müsün diye bağırıyor,ben yine gülüyorum..


Akbilim boş olduğu için büfede küçük pencereden uzatıyorum akbilimi,adam,ne kadar yükleyeceksin diyor. iki ytl diyorum. Bu günü bir geçirelim belki yarın olmayız kim bilir diye söyleniyorum kendi kendime. bir dal sigarada alıp akbil fişini yere atarak ellerimi cebime koyuyorum ve bir sigara yakıyorum birkaç nefes çektikten sonra hiç içmeyeceğime dair Ona verdiğim söz aklıma geliyor ve sigarayı yere atıyorum. boş bir caddede yürüyorum sanki arkamda biri varmış gibi tedirgin oluyorum.ne oluyor böyle neden kimse yok yoksa beni çapraz ateşe mi alacaklar diye düşünüp kendime gülüyorum.fakülteye girerken banklarda oturmuş çeşit çeşit üniversiteli insan gruplarına bakıyorum gülüşüyorlar.bense sanki arkamdan bana gülüyorlar diye düşünüyorum sonra öyle olmadığını sanıp salla gitsin diyorum.


Eve geldiğimde bilgisayarda köy resimlerine bakarken telefonum çalıyor ve çok sevdiğim sohbet arkadaşım dedem gibi gördüğüm doksan yaşlarında ihtiyar amcanın vefat haberini alıyorum. Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun deyip bilgisayara kaydettiğim resmini açıp bakıyorum.duygulanıyorum gözüm yaşarıyor onunla yaşadığım hatıralar aklıma geliyor,yalnız  yaşadığı için konuşacak kimsesi olmadığı için konuşmayı çok severdi bir gün evine gittiğimde ramazan ayında 6 saat boyunca sohbet etmişiz zaman su gibi geçip gitmiş kahve içmiştik beraber eskilerden konuşmasını dinlerdim hep konuşalım sabaha kadar keşke benim dedem olsa diye düşünürdüm içimden,beni ne zaman görse çağırır bazen üzüm bazen de cebinde ne varsa ikram ederdi.çok güzel atasözleri söylerdi hikayeler anlatırdı.bazen yanına gitmesem niye hiç gözükmüyorsun niye hiç gelmiyorsun derdi.ne güzel  günlermiş meğer,o günler kıymetini geç te olsa şimdi anlıyorum.


Gece oda sessiz kendi kendime düşünüyorum her zamanki gibi sonra kulak asma olacak neyse olur deyip bir müzik açıyorum ve bir Ahmet kaya şarkısı “Ağladım gözyaşlarım düştü ateşe..Yine de bu yangını söndüremedim..Bağıra bağıra yazdım seni içime..Bir kez olsun yüzünü güldüremedim..”dinleyip uykuya dalıyorum ertesi başka bir şubat sabahına uyanmak için…
Bir şubat ayıda geride kaldı acısıyla tatlısıyla. bakalım gelecek şubatlar nasıl olacak. neler yaşayacağız neler göreceğiz neleri aşacağız nelerle karşılaşacağız  akışına bıraktığımız hayat neler yaşatacak…

M.Akif KAYADUMAN

Kısa adres:

Yazar - 09 Temmuz 2009. Kategori Sizden Gelenler. Bu yazıya yazılan yazıları RSS üzerinden takip edebilirsiniz RSS 2.0. Yorum yazabilir veya geri izlemede bulunabilirsiniz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir