İZOLLU HACİ YUSUF AĞANIN (YUSUF ÖZHAN)ATI KÜHEYLAN

izollu 1935

 

Kemal Deniz
kemaldeniz@malatyahakimiyet.com

SÜLÜK GÖLÜ VE ŞENLİKLERİ:
22.11.2011

Malatya’da Mevsimlik Törenler

SÜLÜK GÖLÜ VE ŞENLİKLERİ:

Sülük gölü, Pütürge ilçemize bağlı iken Doğanyol’un ilçe olması sonucu buraya bağlanan Koldere (Mamaş) köyü sınırları içerisindedir. Göl, kan emici sülüklerin yaşadığı alan olmasından dolayı bu adı almıştır.

Sülük, insanın vücudundaki kirli kanı emerek, şifa bulmasına sebep olmaktadır. Gölün tabanından kaynayan, kış ve ilkbahar mevsimindeki yağışların da
toplanmasıyla gölün suyu çoğalır. Yaz mevsiminin sonuna doğru sular çekilmeye başlar, gölün bir kısmı kurur.

Bu bölgedeki bataklık alanlarda palan ya da semer yapmaya yarayan bir ot çeşidi olan saz yetişir. Çok eski yıllarda bu sazlardan, çevredeki insanların palan, hasır, sepet, sele yaptıkları ve bunu meslek edinip geçimlerini sağladıkları söylenmektedir.

Birbirlerini göremeyen insanların buluşup görüştüğü, delikanlıların – genç kızların birbirini tanıyabildiği, yöre halkının alışveriş yaptığı, yarış izleyip gönlünce eğlendiği Sülük Gölü Şenlikleri, herkesin dört gözle beklediği bir etkinlikti. Bölge insanının folklorik zenginliklerinin sergilendiği bu şenlik kültürümüz için çok önemliydi.

Özellikle Mamaş (Koldere) Köyü başta olmak üzere çevre köyler gelecek misafirleri en iyi biçimde ağırlamak için hazırlıklar yaparlardı. O yıllarda çevrenin en önemli sosyal iletişimi bu türlü etkinliklerdi.

Pütürge, Doğanyol(Keferdiz), Tepehan, Nohutlu, İzollu (Kale), Gerger ve bölgedeki tüm köylerde tellal bağırtılarak, davullar çalınarak, Sülük gölünde toplanılacak gün ilan edilirdi.

Şenlikler genellikle Haziran ayının 10’nu ile 15’i arasında, dutların ilk olduğu zamana denk getirilirdi. Gün olarak ta mutlaka Çarşamba günü tercih edilirdi. İkinci, üçüncü ve dördüncü haftaların Çarşamba günlerinde de şenlik tekrar edilirdi. Birinci, ikinci çarşambalar çok kalabalık olurdu. Üçüncü ve dördüncü çarşambalarda ise Sülük gölüne yakın köylerde oturan insanlar kalır diğer misafirler genellikle evlerine dönerlerdi. İkinci Çarşamba şenliğin en kalabalık ve en önemli etkinliklerinin yapıldığı gündü. Gençlerin kendilerini gösterdikleri yarışmalar, yetişkinlerin olgunluklarının zirvesindeki marifetlerini sergiledikleri gösteriler bu gün yapılırdı.

Aktarla (Mako) Köyü’nden Nadim KAYA, yaptığımız görüşmede bu şenlikler hakkında bize şunları anlattı:

“İzollu-Bent Köyü’nden Hacı Vahap, Beyzade, Abdullah Ağa (Hacı Mehmet’in babası), Sıddık Efendi, Ali Bey, Hacı Halil çiftliğinden Abdullah Ağa ve daha birçok misafir şenlikler başlamadan iki üç gün önce babam Derviş Kaya’nın konukları olurlardı.
İzollu’dan Cucanlar’ın Hacı Yusuf ve Hacı Derviş’in atları herkesinkinden daha iyi olur, daha güzel cirit oynar, daha hızlı koşarlardı. Bu güzel atları Urfa’da ki akrabalarından getirdikleri söylenirdi.
Şenlikler başlamadan bize gelen misafirler gibi Sülük gölüne yakın köylere uzaktan gelen başka konuklarda olurdu. Bunlar iki üç gün dinlenir, atlarını soluklandırır, şenliklere dinç katılırlardı.
Gölün çevresi bomboş meydanlıktı. Bu geniş alanda cirit oynanır, spor müsabakaları yapılır, halaylar çekilir, yorulanlar bir tarafta oturup dinlenirlerdi. Gölün alt kısmında iki dut ağacı vardı. Gölgesinde oturanlar, dutundan yiyenler olurdu. Başka ağaç olmadığından insanlar güneşte dinlenir, hiçte rahatsız olmazlardı.
Keferdiz’den ve Damlı köyü’nden gelen bakkallar çadır kurar, şenliklerin sonuna kadar orada kalırlardı. Bunlar lokum, leblebi, şeker vb. yiyecekleri satarlardı.

İzollular, Pütürgeliler, Tepehan-Gergerliler ayrı ekipler oluşturur, cirit müsabakalarını karşılıklı takımlar halinde yaparlardı. En usta ciritçiler, güzel atlarıyla bütün hünerlerini ortaya koyarlardı.
Kendine güvenen yiğitler güreş tutar, uzun atlama, taş atma yarışması yaparlardı.

Tura oyunu en ilgi çeken oyunlardandı. Dört parmak enliliğinde yünden yapılmış kalın ip ya da gölde yetişen ve palan, hasır yapımında kullanılan otun iki ucunu topuz yaparak bir buçuk metre uzunluğunda kırbaç yaparak tura oynanırdı. Karşılıklı iki takım oluşturulur, rakip oyuncular birbirlerinin sırtına bacaklarına ellerindeki kırbaçla vururlardı. Sırtlarında, bacaklarında morluklar oluşur, günlerce-aylarca geçmezdi. Bazen aralarında önceden husumet olan kişilerin kavga ettiği de olurdu.
Eski günlerin Pütürge’deki ünlü davulcusu Zülfo, zurnacısı ise Kerim idi. Kerim’in çaldığı zurnayı yörede hiç kimse çalamazdı.
Yarışmaların sonunda halaylar çekilerek tüm yorgunluklar atılırdı. Halaylar meydanın 7-8 ayrı yerinde aynı anda oynanırdı. Bu halaylar çok uzun kuyruklar biçiminde uzayıp giderdi.
Akşam olunca çevre köylüler uzaktan gelenleri kendi aralarında paylaşıp, evlerine götürürler. Yedirir içirir, dinlendirirlerdi.”

Tura oyunu Malatya’nın bölgelerine göre yerel öğeler taşır. Tura, güç ve dayanıklılığın ön plana çıktığı oyundur. Sinsin oyunu da şenliklerde oynanır. Rakibinin sırtına yumrukla vurmaya çalışan oyuncuyu, dirseği ile kendisini korumaya çalışan oyuncu karşılar. Darbe almamak önemlidir. Oyuncular çelme atarak rakibini düşürmeye çalışır. Tura ve Sinsin oyunlarının müziği, yiğitlik unsurları taşır. Oyuncuları hırslandıran Köroğlu gibi yiğitlik makamı çalınır. Bu oyunlar genellikle iki takıma ayrılarak oynanır.

Nadim amca yıllar öncesine gidiyor ve kendi gençlik döneminin şenliklerini anlatmaya devam ediyor:
“Şenliğin başladığı tarih Sülük zamanıydı. İnsanlar giysilerini dizlerine kadar toplayıp göle girerlerdi. Sülükler gölün kıyısında olduğundan kimse ortalara gitmezdi. Vücuda yapışan Sülük kirli kanı emer, insan parmağı kalınlığına geldikten sonra, kişiler silkelenince dökülürdü.”

Kirli kan vücuttan atılınca şifa bulunduğu bir gerçektir. Bazı insanların direncinin zayıf olduğu, bu nedenle sülük işleminden sonra dermansız kaldıkları da gözlenir.

Bugün sülük gölü çevresinde vurulan birçok su kuyusu nedeniyle gölün suyunun azaldığı görülmektedir. Cirit oynanan, halay çekilen boş alanlara kayısı ağacı dikildiğinden artık bu etkinlik yapılamamaktadır. Ne zaman başladığı bilinmeyen Sülük Gölü Şenlikleri yok olmaya yüz tutmuştur. Birçok folklorik gösterinin ortaya konulduğu bu etkinlik yeniden canlandırılmalıdır.

Halk oyunları ile ilgili araştırmalarımız sırasında görüştüğümüz bir kaynak kişi de Şiro Halayının (Pütürge Halayı) yeterince kan emen sülükleri vücudundan düşürmeye çalışan, sağlık bulduğu için sevinen kişilerin oynaması sonucu ortaya çıktığını anlatmıştı.

 

 

Yazıyı bize gönderdiği için Şükrü Özhan’a teşekkür ederiz

Kısa adres:

Yazar - 10 Kasım 2012. Kategori Izollu Haberler, Izollu Tarihi. Bu yazıya yazılan yazıları RSS üzerinden takip edebilirsiniz RSS 2.0. Yorum yazabilir veya geri izlemede bulunabilirsiniz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir