Izollu’ da Sonbahar

İzolluda sonbahar yavaş yavaş kendisini ağustos ayında belli etmeye başlar. Yaz ayının ortasında bazı günler kış günleri gibi soğuk ve ayaz olur. Çabuk unutulan yaz yağmurları yerini fırtınalı ve şiddetli gök gürültülü yağmurlara bırakır. Geceleri dağlardan izollunun ovalarına doğru esen şiddetli rüzgâr birazda korkunç ses çıkararak kimi evlerin çatılarındaki kiremitleri uçurur ve duruma şahit olan çocuklar ise korkularından ya yorganlarının altına saklanır ya da anne-babalarına sımsıkı sarılırlar. Sarılırlar bilirim kendimden bilirim çünkü…


Sonbahar yaklaşmıştır artık kayısı ağaçları o ilkbaharda giydikleri beyaz elbiselerini nasıl yaz ayında yeşil elbiseye bürüdüyseler şimdi de büründükleri sarı elbiseleri yaprak yaprak dökülmeye başlar. Ağaçlardan teker teker dökülen yapraklar sanki izolluyu anlatır gibi çünkü izolluda yaşayan insanlarda yaprak misali sonbahar yaklaşırken izolludaki evlerinden bir bir şehirlerdeki evlerine taşınırlar. Şehirlere gitmeden önce ise son kış hazırlıklarını yaparlar:Yorganlar yünler su kenarlarında yıkanır, buğdaylar büyük kazanlarda kaynatılıp sonrada değirmenlerde öğütülür, yaşlı ağaçlar kesilip odun olur,sobalar kurulur,kuru dutlarla pestiller pekmezler yapılır, cevizler ve bademler silkelenir, narlar dallarından toplanılır…vs. Minibüslerde bidonlar ve çuvallarla;bulgurlar, kayısılar, pekmezler, reçeller, turşular taşınır şehirlere.İzolluda sadece izolluyu çok seven izolluya aşık insanlar ve izolluda yaşamaya mecbur yaşlılar,memurlar,öğrenciler ve çalışanlar kalır. Köyleri biraz sessizlik kaplar. Ta ki gelecek bahara kadar. Kalanlarda ramazan ayını karşılamak için hazırlıklar yaparlar. Bayramda biraz kalabalıklaşır izolludaki köyler. Bayramı köyde geçirmek isteyenler camileri tekrar yazınki gibi doldurur. Bayramda birde birkaç vefalı evlat anne-babalarının mezarını ziyaret etmek için döner köylerine kısa süreliğine de olsa…


Okulların açılmaya başlamasıyla birlikte o güzelim küçük çocuklar kendilerinden ağır sırt çantalarıyla birlikte fırtınalı havalarda çamurlu köy yollarından okullarının yolunu tutarlar, Üniversiteli gençler ise teker teker başka şehirlerdeki üniversitelerine giderken veda etmeden Fırata, arkalarına bakmadan sanki kaçarcasına terk ederler izolluyu sonra pişman olsalarda. Yurtlarına yerleşirken de annelerinin valizlerine gizlice koyduğu kayısı, pestil ve çekirdekleri yerken gözleri dolar gözyaşlarını tutamazlar.
Kısacası Sonbaharda İnsanlar hep giderler gurbet ellerine, giderken de gurbette analarını babalarını ve sevdiklerini bırakırken arkalarında huzur bulamazlar toprak evlerde buldukları gibi huzur beton evlerde ve ilk günden itibaren memleket hasreti yaşamaya başlarlar…

M.Akif Kayaduman

Kısa adres:

Yazar - 06 Kasım 2013. Kategori Sizden Gelenler. Bu yazıya yazılan yazıları RSS üzerinden takip edebilirsiniz RSS 2.0. Yorum yazabilir veya geri izlemede bulunabilirsiniz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir